Bu ilk yazımda uykunun ne olduğu hakkında bilgi vermek yerine neden bu kadar önemli olduğunu anlatmayı tercih ettim. Çünkü ancak önemini kavradıktan sonra gerekiyorsa onunla ilgili bir şeyler yapmak ve sağlıklı bir yaşam için bazı şeyleri değiştirmek isteyebileceğimizi düşünüyorum.
Hepimiz uykusuz bir geceden sonraki günde kendimizi nasıl hissettiğimizi biliriz; yorgun, kafamız dağınık, unutkan, depresif, ‘’üzerinden kamyon geçmiş gibi’’… Ve iyi bir uyku çektikten sonraki günleri de biliriz; enerjik, keyifli, pozitif, güçlü, dayanıklı, ‘’yeniden doğmuş gibi’’…
Aslında deneyimlerimiz ve içgüdülerimizle ihtiyaç duyduğumuz ve bize iyi gelecek şeyleri biliriz ama modern yaşam tarzının getirdiği koşturmaca ve stres ile kendimizden uzaklaşarak, zihnimize ve bedenimize kulak vermediğimiz için çoğunlukla pek farkında olmadan yaşayıp gideriz, ‘’idare ederiz’’. Bu yüzden bu yazımda öncelikle, uyku konusunda farkındalığımızı artırmak amacıyla iyi bir uykunun bize neler getirdiğini, uykusuzluğun olası olumsuz sonuçlarını hatırlatmak istedim.
Uyku gerçekten de genel iyilik halimiz, sağlığımız için merkezi ve vazgeçilmez bir öneme sahip. O kadar çok şeyle ilintili ki bugünkü yazımda, tüm sistemlerimiz her ne kadar birbirlerinden ayrılamayacak kadar karmaşık ilişkiler içinde olsalar da, anlatım kolaylığı adına sadece metabolizma ve bağışıklık sistemimiz üzerindeki etkilerinden bahsedeceğim.
Uyku sırasında hareketsiz ve inaktif durumda görünsek de uyanık olduğumuzdan farklı türde etkinlikler süregelmektedir. Beden ve zihin genel anlamda dinlenmekte, onarılmakta ve yenilenmektedir.
Uykuda pek çok hormonal ve metabolik değişiklik olur. Uyku hormonu olarak da bilinen melatonin uykunun başlamasını ve sürdürülmesini sağlayan, antienflamatuar ve antikanserojen özellikleri de olan bir hormondur. Gündüz kanda kortizol seviyeleri yüksekken akşama doğru düşer ve beden aktif durumdan dinlenme durumuna geçer. Ayrıca akşam saatlerinde sindirim sistemi etkinliği azalır. Karaciğer detoksifikasyon işini daha etkin bir şekilde yapabilir. İnsülin gibi kan şekerini dengeleyen, leptin ve grelin gibi iştahı düzenleyen hormonlar dengeli bir şekilde işlevlerini yerine getirir. Tüm bu hormonlar kan şekeri ve metabolizma dengesi açısından büyük öneme sahiptir, dolayısıyla kronik uykusuzluk çeken kişilerde kalp-damar hastalıkları, obezite ve diyabet hastalığı riski yeterli uyku uyuyan kişilere göre belirgin olarak daha fazladır. Ayrıca kronik olmayan, günlük uykusuzluk bile halsizlik, yorgunluk, güçsüzlük ve kas ağrılarına neden olabilir.
Peki, uykusuz kaldığınız birkaç günden sonra dudağınızda hiç uçuk çıktı mı? Ya da boğazınız ağrımaya başladı mı? Bağışıklık sistemimizin en iyi şekilde çalışması da uykuyla doğrudan ilişkilidir. Burada da değişen hormonal durumun (prolaktin, büyüme hormonu ve melatonin) bağışıklık sistemi elemanlarının sayısını ve işlevini belirgin bir şekilde etkilediği pek çok çalışma ile gösterilmiştir. Örneğin bir çalışmada gece çalışan kişilerde enfeksiyon olasılığının daha yüksek olduğu görülmüştür. Ayrıca aşılama sonucu istenen bağışıklık yanıtının kronik uykusuzluğu olan kişilerde daha düşük olduğu gözlemlenmiştir.
Bahsettiğim tüm bu etkiler hem çocuklar hem de yetişkinler için geçerlidir. Ancak büyüme ve gelişme dönemindeki bebek ve çocuklar için uykunun öneminin neden daha büyük olduğunu tahmin edebilirsiniz. Bu dönemde bedenin ve beynin hızlı büyümesi, yeni motor ve bilişsel becerilerin kazanılması, mikroplarla ilk karşılaşmalar uykunun önemini artırır. Bebekler ‘’uyur da büyür’’; büyüme hormonu derin uykuda salgılanır.
Uykusuz olan çocuklar, motor koordinasyonları azaldığı için daha sakar olabilir, kazalara daha açık hale gelebilirler, iştahları azalabilir, hastalıklara daha kolay yakalanabilir, daha ağır etkilenebilirler.
Evet, daha zinde, enerjik, güçlü ve dirençli bir beden için uykunun neden elzem olduğunu görebiliriz. Ama dahası var… Bir sonraki yazıda görüşmek üzere....
コメント