Bugün bazı yerleşmiş ancak doğruluğu tartışılır, toplumumuzda sık rastladığımız bazı inanışlardan bahsetmek istiyorum.
Başlıkta gördüğünüz, en sık rastladıklarımdan biri: Bebeği uzun süre uyutmazsak daha çabuk ve daha uzun süre uyur. Bebeklerde durum ne yazık ki tam tersi gibi görünüyor (keza yetişkinlerde de). Her ne kadar uykuya dalma ve uzun süre uyumak için yeterli uyku baskısı oluşması gerekiyorsa da (yani yeterince uzun bir süre uyanık kalmak, zihinsel ve fiziksel olarak çaba gösterip yorulmak) gereğinden fazla uykusuz kalmak ve aşırı yorulmak bedenimiz için bir stres kaynağıdır. Ve stres nedeniyle salgılanan kortizol ve adrenalin gibi hormonlar bebeğin uykuya geçmesi için gereken rahatlamayı, sakinleşmeyi engeller ve bebeğiniz her ne kadar uykusuz olsa da uykuya dalması çok zorlaşır. Bu durumu eminim biliyorsunuzdur; "gözleri kıpkırmızı...gözünden uyku akıyor... ama yine de uyumamak için direniyor!" Aslında bebeğiniz direnmiyor, sadece uyuyamıyor...Bazen de bebek o kadar yorulmuş oluyor ki, tükenerek şalteri indiriyor ve 1-2 dk içinde uykuya dalıyor (hiç olmadık yerlerde uyuyakalmış bebeklerin sevimli! görüntülerini hatırlayalım :-)). Diyelim zar zor uyudu ya da pat diye uykuya daldı ve siz de bir oh! çektiniz. Şöyle 1-2 saat uyur diye düşünürken bebeğinizin 30 dk sonra uyanması, ya da bir gece uykusundan sabahın çok erken bir saatinde uyanması hiç de şaşılacak bir durum değildir. Ayrıca erken uyanan bebeğinizin keyifsiz ve huysuz bir şekilde uyanması da bekleyebilirsiniz. Çünkü yukarıda bahsettiğim stres hormonları hala bebeğinizin kanında dolaşıyor ve uykunun hafiflediği ilk anda onun tekrar derin uykuya dalmasını engelliyor ve uyanmasına neden oluyor.
Dolayısıyla gündüz uykularını güzel uyumuş olan dinlenmiş bir bebek gece uykusuna daha rahat geçecek, daha derin ve uzun uyuyacak, aynı şekilde gece uykusunu almış olan bir bebek de ertesi günkü uykularını daha rahat uyuyacaktır. Ne demişler "Uyku uykunun mayasıdır"
Sonuç olarak bebeğinizin rahat, uzun bir uyku uyumasını istiyorsanız, yeterince uyarana maruz kaldığından (oyun, sohbet, açık havada geziler vs.), fiziksel olarak yeterince yorulduğundan emin olduktan sonra ilk uyku işaretlerini gözlediğinizde (durgunlaşma, gözlerin dalması, ilk esneme vs) çok zaman geçirmeden uyku öncesi rutinini tamamlayıp uykuya yatırmaya bakın derim.
Diğer bir inanış bebeğin gürültüde uyumaya alışması gerektiği. Bunun açıklaması çok kısa: Her bebek farklıdır (=her insan farklıdır). Kimi bebek gürültülü ortamlarda rahat uyuyabilirken, kimi bebek rahatsız olur, uyaran fazla geldiği için uykuya dalamayabilir. Rahatsız edici uyaranların şiddeti bebekten bebeğe değişir. Yani bu konuda yapabileceğiniz en iyi şey bebeğinizi gözlemlemek, tanımak ve onun ihtiyaçları doğrultusunda hareket etmek olacaktır.
Son olarak yeni anne-babaların en sık duyabilecekleri uyarılardan birinden söz etmek istiyorum: Kucağa alıştırma! İyi niyetle yapılan ancak anne-baba ve bebek açısından beni en çok üzenlerden biri. Özellikle ilk 4-5 ay (4. trimestr de denir) bebeğin dünyaya alışmaya çalıştığı, güven duymaya ihtiyaç duyduğu aylardır. İçinde geliştiği ortam sıcak, korunaklı, açlık susuzluk nedir bilmediği anne rahmi iken, şimdi pek çok zorlayıcı uyaranın bulunduğu dünyaya alışma sürecinde önce annenin ve sonra diğer bakım verenlerin kucağı onun için rahatlatıcı ve güven verici tek yerdir. Isındığı, sarıp sarmalandığı, beslendiği ve uyuduğu... Aslında, özellikle anneler bunu içgüdüsel olarak bilir ve uygular. Ama ne yazık ki, modern hayat insanlık kadar eski bu içgüdüyü bile, bazen içgüdünün kendisini değil belki ama bunun uygulanabileceği şartları baltalamayı başarmıştır (kısa annelik-babalık izinleri, anne-babaya destek olacak büyük ailelerin ve komşuluk ilişkilerinin ortadan kalkması vs.). Bebek ve çocukların her zaman fiziksel olarak dokunulmaya, okşanmaya, sarılıp sarmalanmaya ihtiyaçları vardır ve özellikle ilk aylarda bu elzemdir. Zamanla, çocuklarımızın büyüdükçe biz istesek de istemesek de zaten bu fiziksel temas ihtiyacı azalacaktır. Bu ihtiyacın sağlıklı bir şekilde azalması, çocuğunuzun bağımsız bir birey olması ancak bakım verenlere, dünyaya güven duyması sayesinde olacaktır.
Dilerim düşünce ve mantığımızla birlikte, içgüdülerimiz ve sezgilerimize daha yakın olduğumuz, yaşamla, kendimizle ve diğer insanlarla buradan ilişki kurabildiğimiz hayatlarımız olsun.
Sevgiyle kalın...
Comentários